Geçmişin ışığında eğlence için tasarlanan Klimanjaro
2016’nın ilk çeyreğinde kapılarını açan İstanbul’un yeni popüler mekânı Kilimanjaro, fabrika tipolojisi içinde çağdaş bir sosyal alan olarak yorumlandı.
Tarihi Bomonti Bira Fabrikası, ‘Bomontiada’ adı atında, İstanbul’un yeni kültür, sanat ve eğlence üssü olarak kapılarını açtı. Bomontiada’nın popüler mekânı ise Kilimanjaro… Canlı müzik kulübü Babylon ve düzenlediği özel konserlerle kent yaşamını yönlendiren Pozitif’in, İstanbul’a kazandırdığı ‘casual’ yeme-içme mekânı Kilimanjaro’da tarihi doku eğlence ile buluşturuldu. Fabrika tipolojisi içinde çağdaş bir sosyal alan olarak yeniden işlevlendirilen mekânın iç tasarımı Autoban tarafından yapıldı. Autoban tasarımda, yapının fabrika olarak aktif olduğu dönemin endüstri anlayışında zanaat geleneğinin halen varlığını sürdürdüğü fikirden yola çıkmış. Başta iç mimariyi oluşturan kabuk olmak üzere, tüm malzeme seçimlerini de bu fikir doğrultusunda gerçekleştirmiş.
Kilimanjaro projesinin iki temel fonskiyonu olan bar ve yemek alanı, mekan içinde sosyal iletişimi destekleyecek sıcak ve samimi bir ortam yaratmak amacıyla, birbirlerine olabildiğince yakın ve hatta bazı noktalarda iç içe geçer şekilde kurgulanmış. Aynı bakış açısıyla DJ kabini de, mekânın müzik politikasını destekler nitelikte, yemek alanın bir parçası olarak algılanan, ayrı bir ünite olarak tasarlanmış.
Projenin odak noktası olarak saptanan, organik kıvrımlara sahip bar, form ve kütlesel hacim itibariyle tıpkı bir yerleştirme gibi mekânın merkezinde konumlandırılırken; yemek ve oturma alanları ile tüm diğer fonksiyonlar barın etrafında şekillendirilmiş.
İçinde bulunduğu hacim ile olan iletişimi dolayısıyla mekân-içinde-mekân kavramını güçlendiren bar, kendi içinde farklı buluşma/yalnız kalma alanlarının yaratılmasına da imkân sağlayan amorf bir yapıda tasarlanmış.
Tüm taşıyıcı fonksiyonların ve strüktürün sergilendiği üst kafes yapısı içerisinde yeşil bitkiler de barındıran bu amorf form, endüstriyel atmosferin yarattığı sert etkinin kırılmasında da görev almaktadır.
Stüdyonun iç mekân tasarımına çok katmanlı bakış açısının yeni bir yorumu olarak, yapının orijinal çıplak tuğla duvarları ile tezat oluşturması ve aynı zamanda mekâna sıcaklık katması açısından, Kilimanjaro, parapet hizasında biten ahşap bir iç mimari kabuk ile çerçevelenmiş. Söz konusu iç kabuk, binanın mimari kontürlerinden mesafesi ile aynı zamanda içerisinde aydınlatma ve mekanik işlevlerin çözümlendiği fonksiyonel bir katman görevi yapıyor. Ahşap yüzeylerinde Autoban tarafından projeye özel geliştirilen geometrik bir desenin üç boyutlu olarak çalışıldığı dikkat çekiyor. Ahşap zeminlerde ise, aynı desenin bu kez iki boyutlu yorumuna yer verilerek, mekan içinde zengin bir bütünlük ve kimlik anlayışı sağlanmış.
Kilimanjaro’nun tüm mobilya ve aydınlatma üniteleri, yine Autoban tarafından projeye özel tasarlanmış. Ünitelerin tamamı mekândaki endüstriyel algıyı desteklemek amacıyla, ham malzemelere özel bitişler uygulanarak üretilmiş.
Ağırlıklı olarak metal profilli mobilyaların kullanıldığı projede, mermer yüzeyler honlama, kumlama ve fırçalama gibi işlemlerden geçirilmiş. İç içe geçmiş spirallerden oluşan metal aksamlı bar taburelerinin oturma alanlarında, aynı form bu kez ahşap malzemede tekrar ettirilmiş.
Aydınlatmalarda ise, yine endüstriyel dönemin izlerini taşıyan tasarımların çağdaş yorumlarına yer verildiği dikkat çekiyor.
Kilimanjaro projesinde iç-dış mekân ilişkisi de farklı uygulamalarla güçlendirilmiş. Kompleksin kamusal kullanıma açık iç avlusuna giriş ve çıkışta yer alan teras alanında, dökme demir masa ve ağaçlar etrafına sarılan ahşap banklar kullanılmış.
Fotoğraf: Engin Aydeniz